Ahmet Sapaz’ın, Londra’nın merkezi St. James’te bulunan Oxford ve Cambride Üniversitesi mezunu üyelerin girebildiği Centilmenler Kulübü’nde çalıştığı 38 yıl boyunca tuttuğu günlükleri Londra merkezli Press Dionysus yayınları tarafından Türkçe kitap olarak yayımlandı.
Ankara Otelcilik Okulu mezunu olan Ahmet Sapaz’ın Londra macerası 1970’li yılların başında başlıyor. Bu dönemde birçok otelde çalıştıktan sonra yolu meşhur Wimpy Kralı Ali Salih Usta’nın restoranlarına da düşen Sapaz, ardından 38 yıl boyunca çalışacağı, Oxford & Cambridge Centilmenler Kulübü’ne adım atıyor. Sapaz’ın yarım asrı bulan çalışma hayatının anılarıyla dolu olan “Bir Barmenin Anıları” adlı kitap, Londra merkezli Press Dionysus tarafından Türkçe olarak yayımlandı. Biz de Sapaz’la kişisel tarihi ve kitabı hakkında sohbet ettik.
Ahmet Bey sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Ben 1948 Çorum doğumlu bir köylü çocuğuyum. Burada şunu itiraf edeyim ki köyüm Çorum’un en aydın birkaç köyünden bir tanesidir. Çocukluk yıllarım köyümde, okul yıllarım ilçem Sungurlu ve Ankara'da geçti. İlçemde ortaokuldan mezun olduktan sonra kısmetime turizm için eleman yetiştirmek amacıyla kurulan Ankara Otelcilik Okulu adıyla bilinen yatılı bir meslek lisesi çıktı.
Çalışma hayatıma önce stajyer öğrenci, mezun olduktan sonra ise daimî personel olarak, o yılların yıldız oteli İzmir Büyük Efes otelinde başladım. Yirmi ay süren vatani görevimi Ankara Orduevi’nde tamamladıktan sonra bazı okul mezunu ağabeylerimizin izinden giderek yurt dışında çalışmaya karar verdim. Çünkü Türkiye’de o yıllarda turizmin t'si bile henüz olmadığından hem kendimi geliştirmek ve hem de sınırlı olan İngilizcemi ilerletmek için böyle bir tercihte bulundum. Yıl 1970, iyi ki de bulunmuşum!
Bir Barmenin Anıları, Oxford & Cambridge Centilmenler Kulübü’nde 38 Yıl kitabının yazılma öyküsünden kısaca söz eder misiniz?
Çalıştığım Centilmenler Kulübü üyelerinin takip ettiği alışkanlıklarından esinlenerek böyle bir kitabı yazma fikri ortaya çıktı. Çünkü emekli olan kulüp üyelerinin birçoğu muhakkak bir şeyler yazar. Çalışma hayatlarından, içinde bulundukları meslek dallarından topluma bir şeyler anlatır, bazen de başlarından geçen ve şahit oldukları olaylardan okuyucuların da faydalanmalarını arzu ederler. Kısacası yaşadıkları tecrübeleri paylaşarak insanları bilgilendirirler. Bu durumu yakından bildiğim için ben de böyle bir hevese kapıldım diyebilirim. Zaten çalışma hayatıma başladığım yıllardan beri, kısa kısa da olsa günlük tutarım. Dolayısıyla bir şeyler yazmak bana yabancı değildir.
Kitapta yazılanların hepsi yaşanmış olaylar mı? Yoksa içine kurgu da kattınız mı?
Bu kitapta yazılmış olan bütün konular ne bir kurgudur ne de içinde bir nebze olsun abartı bulunmaktadır. Hepsi bire bir yaşanmış hadiselerdir. Hatta bazı hallerde kitaptaki bazı olaylar sansürlenmiştir. Bunun nedeni ise bu önemli kişiliklerin çok özel durumlarının korunma isteğidir. Bazı isimler ise bir sorun yaşanmaması adına değiştirilmiştir ama bu durum kitabın geneline kıyasla çok az uygulanmıştır.
38 yıl boyunca İngiliz seçkin sınıfının üye olduğu bir mekânda çalıştınız. Bu nasıl bir tecrübeydi? Size neler kattı?
Elbette bu eşsiz deneyim bana birçok şey kattı. Bu insanlar seçkin ailelerin iyi eğitim görmüş seçkin evlatlarıdırlar. Kişisel ilişkilerinde birbirleriyle en nazik bir şekilde tartışır, tartışmadan haz duymaya çalışırlar. Konuşmalarında kesinlikle ses tonu yükseltilmez. Herkes herkesin görüşüne saygı duyar, beğenmese bile anlayışla dinler veya cevaplandırır. Tartışma konusunda biz Türklerle kıyasladığımız zaman bunların ağzı var dili yoktur dersiniz. Çünkü bizde hangi seviyede olursa olsun çoğu zaman tartışmalarımızda kırıcı oluruz ve bazı hallerde bunlar kavgayla neticelenir. Özür dileyerek söylüyorum; maalesef bizde çok bilmişlik, ukalalık, konu dışı konuşmalar çok yaygındır.
Centilmenler Kulübü’ne ilişkin gözlemlerinizden biraz söz eder misiniz?
Fransızların “creme de la creme” diye tarif ettikleri bir terim vardır. Bu herhangi bir toplumun kaymak tabakası için kullanılır. Kulüp, İngiliz toplumunun olgun, görgülü, kibar ve bilgili insanlarının yani kaymak tabakasının bir arada olduğu sosyal bir tesistir. Centilmenler Kulübü, seviyeli insanların sosyalleşme mekândır.
İki yüz yıl önce kurulmuş olan kulüp hâlâ canlı ve gözdedir. Kulüp, ticari kaygıların dile getirilmediği, üyeleri hangi alanda çalışırsa çalışsın bu gibi konulardan söz edilmediği, kimsenin kimseyi küçümsemediği huzur ortamının yaşandığı bir tesistir. Hep böyle midir? İstisnalar kaideyi bozmaz denilir; uymayanlar olmaz mı, evet olur ama o kişiler hemen fark edilir, göze batar ve itibar görmezler. Deyim yerindeyse dışlanırlar. Dışlandığını anlayan kişi veya kişiler kulübe uzun süre devam edemez, çekip giderler. Üyelerin birbirleriyle olan ilişkileri, arkadaşlıkları centilmence devam eden dostluk bağlarıyla sürdürülür. Kulübün aile ortamı gibi olan havası da buradan gelir. Dolayısıyla mutlu insanların bir yuvasıdır kulüp, çünkü bu insanların müşterekleri çoktur. İşte ben de “Bir Barmenin Anıları” adlı kitabımda, Centilmenler Kulübü’nde 38 yıl boyunca bu seçkin insanların arasında neler yaşadığımı, anılarımı ve gözlemlerimi kaleme aldım.
Comments